12 Nisan 2015

34. İstanbul Film Festivali: It Follows - Peşimdeki Şeytan


Yılın merakla beklenen korku-gerilim filmi It Follows (Peşimdeki Şeytan) bu yılın Geceyarısı Çılgınlığı'nın yıldızı konumunda. Amerika Prömiyer gerçekleştiğinden beri eleştirmenlerin çoğunluğundan övgüler alan bu bağımsız korku filmi aldığı övgüleri sonuna kadar hak etmiş.

Paranoya çağımızın en tehlikeli silahlarından biri, aynı zamanda bir manipülasyon aracı. Bizim gibi toplumlarda kitlesel bir paranoya hakimse bile, genelde Batı'da işlenen konular çok daha kişisel. Peşimdeki Şeytan, cinsel birleşme yoluyla kişiden kişiye aktarılan bir laneti konu alıyor. Kılıktan kılığa girebilen ve lanetlenen kişiden başka kimsenin görmediği, yanınıza ulaştığı anda canınızı alacak doğaüstü bir varlığın kurbanlarını avlamasını izliyoruz. Tabii Festival'in kitapçığında yazan bu konuya bir itirazım var. Filmin orijinal adında yer alan "it" ibaresini "şeytan" diye çevirmek ve ezberden bu 'varlığı' doğaüstü olarak algılamak biraz ezberci. Çünkü film içerisinde bir an bile buna vurgu yapılmıyor.  Genelde bu tarz doğaüstü varlıkların laneti söz konusuysa, doğaüstü çözümler de söz konusudur. Fakat David Robert Mitchell'in yazıp yönettiği Peşimdeki Şeytan'da böyle bir durum yok. Hal böyle olunca bu durumu "lanet" diye adlandırmak da sıkıntılı ama daha iyi ne alatabilir bilemiyorum.

Filmin ayrıntılarını dikkate alıp, biraz derinlemesine düşününce, Peşimdeki Şeytan'ın gerçekle çok sıkı bir bağı olduğunu söyleyebilirim. Biraz sürpriz bozacağım ama derdimi anlatmak için ihtiyacım var. Kurbanların peşindeki bu 'şey' başta tanımadıkları birinin kılığında görünüyor, tabii yalnızca kurbana görünüyor. Fakat filmin sonunda, düğümün çözüldüğü noktada, bu durum böyle olmuyor. Baş karakterimiz Jay'in peşindeki 'şey' ona babası olarak görünüyor. Aynı şekilde Greg'de annesi tarafından öldürülüyor. Burdan yola çıkarsak, peşimizdeki 'şey'in ne olduğu ile ilgili daha somut bir sonuca varabiliriz belki. Bu lanetin seks ile kişiden kişiye geçmesi ise, bu ayrıntıyı farkettikten sonra, toplumsal normları akla getiriyor. Amerikan banliyölerinde geçen hikayede, toplumun muhafazakar yapısına ve insanlar üstüne kurduğu baskıya göndermeler yapıyor. Şehirden ziyade küçük bir insan topluluğunun ağır baskısını somutlaştırıyor. Kurbanlarımızı başta takip edenlerin tanımadıkları kişiler olması da bunun bir göstergesi. Hatalardan ve sırlardan, en yakınlarımızdan önce yabancı insanların haberdar olduğunu ve dolayısıyla ayıplayabileceğini düşününce zamansal bir sıralama bile var diyebilirim. Kurbanları her yerde takip eden bu 'şey'i, onlardan başka kimsenin görememesi ise yine toplumcu baskının bir kişide toplanmasının yarattığı baskı unsurunu yansıtıyor. Bu noktada "görünmez takipçi" metaforu çok yerli yerinde bir tasvir oluyor. Bir yerde vicdan azabını da temsil ediyor. Utanç ve ayıplanma korkusunu da içine alarak vicdan azabı duygusu da bu 'şey' ile görünür kılınıyor. Merkezdeki bu olayların yanında, bu durumdan yararlanmak isteyenleri, sırrı paylaşanların fırsatçı tutumları ve öte yandan dostça güvenin de işlendiği Peşimdeki Şeytan, yılın en iyi korku filmi olmayı fazlasıyla hakediyor diyebilirim. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder