14 Eylül 2013

[Kardeş Türküler] Bu bir ağıt sofrası!

İlk defa Kardeş Türküler için sıradayım. Pazartesi akşamı. İçeri girmek için bekleyen herkes işinden gücünden çıkmış gelmiş. Yaklaşık yedi bin kişi bekliyor, çünkü kapılar henüz açılmamış: 21.oo
Açıkhava Sahnesi'nde hızlıca yerimizi alıyoruz, tabi önce minderlerimiz. Sahneyi biraz yukardan ama cepheden görüyoruz. Sahnenin ortasındaki basamaklar gökkuşağı, birazdan yerini alacak ekip ise kültür kuşağı...

Kardeş Türküler'i sürekli dinleyen biri değilim. Ben onları ilk olarak duruşlarıyla tanıdım çok küçükken. Şaşırmıştım. Daha önce hiç karşılaşmadığım bir şekilde davranıyorlardı. Gördüğüm ve duyduğum her şeyden farklı. Türkü söylüyorlarmış, kulak kabarttım. Adı tuhaf, dili tuhaf. Belki anlarım diye dinlemeye devam ettim. Anlamam çok uzun sürdü belki ama sık sık çabalıyordum, idrak edene kadar. Şimdi ise heyecanla Vedat ağbinin, Feryal ablanın sesini duyabilmek için gözümü sahneye dikmiş vaziyetteyim. Dört yıl önce beni tanıyan biri asla bunu tahmin edemezdi. Zaman bana çok iyi davrandı.

Kardeş Türküler'i ilk defa 20. yıl konserlerinde izlemekse daha bir sevinç kattı içime. Özel olacaktı çünkü. Onlar sadece bir saz ekibi değiller, sadece çalıp söylemiyorlar. Kardeş Türküler bir fikir, bir çığlık ve bolca ağıt. Çok klişe tabirle, kurşun geçirmezler. Yirmi yıl boyunca kimlerle paylaşmışlar, neler paylaşmşlar, anlatmakla bitmez. O gün birkaçını sığdırmışlardı sadece, dile kolay. Biri sesiyle, biri sazıyla... Arkalarda oturan bir Patrak Ağbi ve bir Ayşe Hanım vardı, tiyatrocuymuş, soyadını duyamadım, mest ettiler şiirleriyle.

"çiçekli şiirler yazmama kızıyorsunuz bayım" dediğinde ben orada yoktum artık, olamazdım da. Didem de yoktu çünkü; Bozkır'ın Tezenesi'e göz kırparken yoktum, Neşet Baba da yoktu çünkü. Ben ne bir Ermeni türküsünde, ne de bir Zaza ağıdında vardım; ne söyleyenler, ne de söylenenler vardı çünkü.

"Koyun, koyun sürüsüne; keçi, keçi sürüsüne giderse bahçenin neşesi kalmaz. Şarkılarımız bahçenin neşesi için..."

Feryal abla her pozuyla sahneyi silip süpürmeden kurdu bu cümleyi. Ardından Tuzluçayır'a, Hatay'a Armutlu'ya seslendi. Her seferinde hissizleştim. Hep biz ölüyoruz ama, diyemedim. Ardından tekrar spotlar yandı ve sözü Ayşe Hanım ile Patrak Ağbi "bir kırıldık, daha da kırılırız. kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza" dedi, yine sustum. Darmadağın ettiler beni. Ben yirmi yıl sonra burada olur muyum bilmiyorum, ama Kardeş Türküler kırkında ve altmışında da olsun, hep olsun, aynı olsun, kardeş olsun, merhem olsun, ufacık da olsa dindirsin acımızı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder