5 Ekim 2011

Üç günlük

Sonbahar geldi, eylül sıkıcı geçti derken ekimde hayal kırıklığı ile geldi. Önce III. Richard için sonrada Filmekimi için biletleri alamadım. Ama Tomboy ve Artist biletlerimiz ellerimizde. Keyifle koltuklarımıza kurulup aralıksız izleyeceğiz. A Dangerous Method, Margin Call ve Et Maintenant, on va où? izlemeyi çok fazla istiyordum, tabi ki her çok istenen şey gibi bu da elde patladı. Bir Lale Kart şartmış. "Yok"ları oynadım daha ayın ilk haftasında. 

Okul başlayınca hafta oldukça yoğun geçiyor ve yatıp uzanıp, tek derdimin güzel bir film seçmek olduğu yaz aylarını aradım. Aslında yapılan her işi kendi içinde eğlenceli hale getirmek gerekiyor. Okulum uzak, oldukça uzak. Ama özellikle bu ay, vapur şahane keyifli oluyor. Haydarpaşa'da trenden indikten sonra akşam güneşi tatlı tatlı yüzüme vuruyor. İskelede vapuru beklerken Topkapı Sarayı'nı izliyorum. Gerçekten İstanbul'da yaşamak bir ayrıcalık, başka bir şehir yaşasam bu kadar mutlu olmam ve bu kadar kahrı çekmek istemem herhalde. Bir de İstanbul'un dağılan, bozulan silüyetini görmek, lanet olsun dedirtiyor!

Bienal'e uğradım. Antrepo 3'ten başladım ama onu bile bitiremedim. Bütün bir günü ayırmak şart, sindire sindire. Harika çalışmalar var. Çok etkilendiğimi saklamıyorum.

Bugün Assange'ın video konferans verdiği "Yeni Medya Düzeni" konferansı vardı. Ona da bilet kalmadığından twitter takipçisi kaldım. Önümüzde ki sene bunu erkenden halledeceğim; film festivalini ve Filmekimi'ni erkenden halledeceğim gibi. Durumlar şimdilik böyle. Günler çok uzun. Bugün çarşamba ama bu üç gün bana ne kadar uzun geldi anlatamam. Olsun, daha çok okuyorum, düşünüyorum ve farklı zevklere imkan yaratabiliyorum. Şimdilik halimden memnunum. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder